Prof. Dr. Avni Zafer ACAR
  Güncelleme: 24-03-2024 16:19:00   21-03-2017 16:30:00

ÖRGÜTSEL EKOLOJİ TEORİSİ IŞIĞINDA LOJİSTİK SEKTÖRÜ (ULAŞTIRMA VE DEPOLAMA)

Doğadaki canlı varlıklar nasıl doğal bir seçimle elenip bir kısmı yaşamını kaybediyor, diğer kısmı ise bir evrim içinde gelişerek yaşamlarını sürdürüyorsa, örgütler için de durum bunun bir benzeridir. Bu olgu bilimsel olarak örgütsel ekoloji olarak tanımlanmaktadır. Teoriye göre nasıl ki organizmalar değişen çevre karşısında biçim, işlev ya da davranışlarını, yeni koşullara daha iyi uyum gösterebilmek için, evrimleştirerek tepki vermektedirler, örgütler de benzer davranışlar göstererek çevreye uyum sağlamaktadırlar. Uyum sağlama kabiliyetlerini kaybedenler ise doğal bir seleksiyona tabi tutularak hayattan çekilmektedirler. Başka bir ifadeyle örgütler de doğuyorlar, büyüyorlar, sağlıklı ya da hastalıklı bir olgunluk döneminin ardından hayattan çekiliyorlar.
Örgütlerin yaşamlarına ait özellikleri incelendiğimizde demografik (örgütsel büyüklük ve yaş), ekolojik (popülasyon yoğunluğu ve popülasyon dinamikleri) ve çevresel (kurumsal, teknik, yasal, politik çevre) unsurlar karşımıza temel değişkenler olarak çıkmaktadır. Ancak burada bilimsel bir tartışma yapmak amacında olmadığımız için konunun detaylarını atlayarak işletmeler bazında yaşam döngüsüne eğilelim. 
Söz etmeye başladığımız bu yaşam döngüsünü işletmeler bağlamında etkiyen unsurlardan birisi çevresel değişimlerin karmaşılığı ve hızı olurken diğeri ise kaynaklara erişim imkanlarıdır. Bildiğiniz üzere ihtiyaçlar sınırsız, kaynaklar ise sınırlıdır. Bu hem bireyler hem de örgütler için geçerli bir kuraldır. Yoksa kaynakların sınırsız olduğu bir ortama işletmeler verimlilik kaygılarından uzaklaşarak etkinliklerini artırmak adına tüm kaynakları kontrol bir şekilde israf edebilirlerdi. Bu şartlar altında, aynı kaynaklar için rekabet eden bir grup firmanın oluşturduğu bir endüstri içinde yer alan popülasyon, kaynaklardan yararlanmada ve örgütsel kararlarda belirli bir modeli izleyerek kaynakları kendine çekmeye çalışır. Bunu becerenler ayakta kalır ve büyürken diğerleri maalesef büyüme fırsatı bile bulamadan hayattan ayrılmaktadırlar.
Örgütsel ekoloji kuramı çerçevesinde yapılan araştırmalar, uzun zaman dilimlerini kapsayacak şekilde tasarlanmakta, bir endüstri içinde yer alan popülasyonlara firmaların giriş ve çıkışları ile hayatta kalma oranlarını uzun dönemleri kapsayan seriler dahilinde incelemektedir.
Bu araştırmalar ilgili endüstrideki işletme örgütlerinin çevresel değişimlere karşı ne derece esnek hızlı adaptasyon kabiliyetine sahip olduklarını, kaynaklara erişimde ve onları etkin ve verimli olarak kullanmaktadır becerilerini ortaya koymaktadır. 
Dış ticaret faaliyetlerinin bir ekonominin yarattığı toplam değere olan katkısı yadsınamayan bir gerçektir. Ayrıca domestik ticaretin varlığının da ne kadar önemli olduğunu kriz dönemlerinde ekranlardan duyduğumuz “alın, verin, ekonomiye can verin” sloganlarından daha dün gibi hatırlıyor olmalısınız. Bu kapsamda gerek uluslararası gerekse domestik mal hareketlerini gerçekleştiren ve ulusal istihdamın yaklaşık %9’unu doğrudan yaratan lojistik ve taşımacılık sektöründeki firmaları örgütsel ekoloji açısından incelemek ekonomimizin genel durumu hakkında önemli bir bilgi kaynağı olacaktır.
Lojistik sektörü, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok hızlı bir şekilde gelişen ve değişen en önemli sektörlerden biridir. Günümüzün Türkiye ekonomisinde lojistik hizmetler ve faaliyetler yarattıkları 210 milyar TL değer ile Gayri Safi Milli Hasıla’nın yaklaşık %12’sini oluşturmaktadırlar. Üstelik yıllık %10-12 oranında büyüme gösteren bir sektörden bahsetmekteyiz.
Ancak sektörde faaliyet gösteren firmaların %99’u mikro ve küçük ölçekli firmalardan oluşmakta olması dikkate değer bir husustur ve maalesef çeşitli nedenlerle kurulmuş birçok tabela firmasının varlığına işaret etmektedir. Ulusal lojistik sektörünün belkemiğini oluşturan işletmelerin birçoğu faaliyetlerini İstanbul merkezli olarak yürütmekte olduğu kabulüyle 2012 yılında yapmış olduğum bir araştırmada İstanbul Ticaret Odası’na “taşımacılık ve lojistik hizmetler” başlığı altında kayıtlı 7774 işletme bulunduğunu hayretle tespit etmiştim. Görüldüğü üzere bugün de değişen bir şey bulunmamaktadır.
Türkiye’deki lojistik hizmet üreten firmalar, mahalli, yerel, ulusal, uluslararası, bölgesel ve küresel çapta faaliyet gösteren havayolu, demiryolu, denizyolu, karayolu taşımacılık şirketleri, genel taşıyıcı firmalar, taşıma işleri organizatörleri (Freight Forwarders), dağıtıcılar, depo-antrepo işletmecileri, acenteler, brokerlar, komisyoncular, gümrük müşavirleri, 1PL, 2PL, 3PL, 4PL ve 5PL ile sektöre katma değer sağlayan (paketleme, ambalajlama, sigortalama vb.) diğer meslek gruplarından oluşmaktadır. 
2017 Ocak ayında ulaştırma ve depolama alanında genel olarak 215 şirket kurulurken, 184 şirketin sermayesi artmış, 93 şirket ise kapanmıştır. Bir önceki yılın aynı ayında ise 229 şirket kurulurken 159 şirketin sermayesinin arttığı, 1 şirketin sermayesinin azaldığı ve 97 şirketin kapandığı görülmektedir.
Lojistik ve taşımacılığın görünen yüzü olan karayolu ile yük taşımacılığı alt alanında ise Ocak 2017 ayında Limited Şirket statüsünde 69 şirket kurulurken 24 şirketin kapandığı görülmektedir. Bunun yanında gerçek kişi işletmesi olarak da aynı alanda 87 firma ile 3 adet motorlu taşıyıcılar kooperatifi kurulmuştur. 

Sektörün geneline 2016 yılında baktığımızda toplamda 2.392 şirket kurulduğuna, 999 şirketin sermayesi artarken sadece 9 şirketin sermayesini azaldığına ve 535 şirketin kapandığını görmekteyiz. Sözü çok uzatmadan okurların açılan, kapanan ve sermayesi artan ya da azalan şirketleri daha ayrıntılı olarak görebilmesi için TOBB verilerine göre oluşturulmuş aşağıdaki grafiği detaylı incelemeleri faydalı olacaktır.

 


 

Her ne kadar açılan şirket sayısının bir yıllık eğiminde bir azalma trendi görülse dahi yaşadığımız onca dış ve iç olumsuzluklara ve siyasi karışıklıklara rağmen işadamlarımızın bu alanda şirket kurma cesaretini dikkate aldığımızda çok parıltılı olmasa da beni içimi bir ümit kaplamaktadır. 
Konuyla bağlantılı olarak 7 Aralık 2013 tarihinde Bali’de gerçekleştirilen Dünya Ticaret Örgütü (WTO) 9’uncu Bakanlar Konferansı’nda kabul edilen “Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması”nın geçtiğimiz günlerde yürürlüğe girmesi özellikle dış ticaret hareketlerinde bir artışı beraberinde getirmesi öngörülmektedir. Ancak lojistik sektörü üretim ve ticaretin destekleyicisi olan stratejik düzeyde önemi olan bir hizmet sektörü olduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Dolayısıyla işadamlarımızın geleceğe olan inancının karşılığında onları içerde ve özellikle dışarıda koruyacak adımların atılması, üretim ve ihracatı destekleyecek politikalar sürdürülmesi geleceği daha da ışıltılı yapabilecektir.
Güzel günlerde görüşmek umuduyla,
Dostçakalın.

 

  • Bu yazı 32465 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
YUKARI