Prof. Dr. Avni Zafer ACAR
  30-01-2016 09:59:00

Deniz Ticaretinde Konteyner Limanlarımız ve Çandarlı Limanı İçin Öneriler

Merhaba

Birkaç aydan beri deniz ticaretimiz üzerine analizler yapmakta ve konuyla ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmaktayım. Bu sayıda konuya limanlarımızda mevcut konteyner elleçleme kapasitemize karşılık olarak gerçekleştirdiğimiz performans ve ilgili alandaki mega proje Kuzey Ege – Çandarlı limanı hakkındaki görüşlerimi paylaşacağım.

Globalleşme ismini verdiğimiz olgunun giderek yoğunlaşması ile birlikte uluslararası ticarete konu olan malların hareketlerinde de bariz bir artış görülmektedir. Bu artış özellikle deniz taşımacılığı alanında kendisini hissettirmektedir.

Türkiye bulunduğu coğrafyada sahip olduğu jeo-politik avantajıyla uluslararası ticaret ve mal hareketleri anlamında da önemli bir geçiş noktasıdır. Bu kapsamda gerek Avrupa-Asya ekseninde gerek Rusya-Akdeniz ekseninde gerçekleşecek uluslararası taşımacılık faaliyetlerinde önemli bir kavşak konumundadır. Ancak bu coğrafi avantajın transit taşımacılık gelirlerine dönüştürülebilmesi uluslararası ticaret hatlarına uygun hızlı, düşük maliyetli ve güvenli bir lojistik sistem ve altyapı sunumunu gerektirmektedir.

Şüphesiz hem kamu hem de özel sektör gelecekte ortaya çıkacak talebe hizmet edecek kapasiteyi sunabilmek adına bir takım yatırımlar yapmaktadırlar. Ancak konuyu deniz taşımacılığı özelinde analiz edebilmek adına öncelikle ülkemizin performansını incelememiz gerekmektedir.

Türkiye’nin dış ticareti son 10 yıldır %148 artarak yaklaşık 400 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. Bu ticaretin içerisinde denizyolu taşımacılığı ise %182 oranında bir artış ile 227,7 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönem içerisinde denizyolu taşımacılığının tüm taşımacılık çeşitleri arasındaki oranı değer bazlı olarak %50,2’den %57’ye oranına yükselmiştir. Dış ticaretimize konu olan bu taşımacılığı ağırlık bazlı olarak incelediğimizde %59 oranında artış göstererek 283,32 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam tüm dış ticaret taşımaları içerisinde ağırlık yönünden %86,4’ünün denizyolu ile yapıldığını göstermektedir.

Ancak denizyolu taşımacılığımızın toplam performansını görebilmek için dış ticaret taşımalarımız üzerine transit ve kabotaj taşımalarını da eklememiz gerekmektedir. Bu durumda ülkemizin denizyolu ile yük taşımacılığı performansının yine son 10 yıllık dönemde ağırlık bazlı olarak %79,7 oranında artış göstererek 383,12 milyon ton olarak gerçekleştiği görülmektedir.

Fakat deniz yolu taşımacılığında görülen tüm taşıma şekillerinin ve tüm yük çeşitlerine ait bir analiz yapmak şüphesiz bu yazının kapsamını aşmaktadır. Bu nedenle 1956 yılından beri uluslararası taşımacılıkta giderek önemi artan ve globalleşmenin fenomen taşımacılık yöntemi olan konteyner taşımacılığı üzerine odaklanacağız.

2014 yılında limanlarımızda toplam 8,3 milyon TEU konteyner elleçlenmiştir. Bu performans ile limanlarımızda elleçlenen toplam konteyner miktarında (TEU bazında), 2013 yılına göre % 5,7, 2004 yılı sonuna göre ise %168 artış gerçekleşmiştir.

Denizyolu taşımacılığının en önemli alt yapı tesisi olan limanları yine konteyner terminalleri bazında incelediğimizde liman kapasitelerinin gerçekleşen ve yakın gelecekte gerçekleşmesi beklenen yük akışından çok daha fazla bir kapasiteye sahip olduğu görülmektedir.

Şöyleki Marmara bölgesinde etkin olarak hizmet veren 10 konteyner terminali (Marport, Kumport, Evyap, Gemport, Yılport, Mardaş, Borusan, Rodaport, Limaş, Ç.Bandırma) 2014 yılında 5.133.449 TEU konteyner ile Türklim üyesi limanlarda elleçlenen konteynerlerin %68,4’ünü elleçlemiştir. Türklim üyesi olmayan  ve kamuya ait diğer limanların katkısıyla bu sayı 5.269.989 TEU’ya ulaşmaktadır. Ancak bu limanların hali hazırda kurulu kapasitelerinin toplamı 8.734.630 TEU’dur. Ayrıca 2015 yılında faaqliyete geçen Asyaport limanının da tek başına 2.500.000 TEU elleçleme kapasitesi bulunmaktadır. Toplamda 11.234.630 TEU’luk bu kapasite Türkiye’nin 2014 yılında Türklim bağlısı ve kamuya ait tüm limanlarında elleçlenen 8.317.740 TEU’yu sadece Marmara bölgesi olarak %35 aşmaktadır. Bu hesaplamalar Yarımca’da yapılmakta olan 1.300.000 TEU kapasiteli DP World terminali ile Derince’de yapılmakta olan 2.500.000 TEU kapasiteli Safiport terminali dahil değildir. Bu terminaller ile birlikte konteyner elleçleme kapasitesi beş yıl içerisinde 15 milyon TEU yani yaklaşık olarak 2014 yılı konteyner elleçleme performansımızın iki katı olacaktır.

Sırasıyla diğer bölgelerimizi de incelersek; Ege bölgesinde faal durumda bulunan limanlarda 2014 yılında 1.221.042 TEU elleçlenmiş olup, kurulu kapasite 1.560.200 TEU’dur. Yapımı tamamlanmakta olan 1.500.000 TEU kapasiteli Petlim terminalinin de devreye girmesiyle birlikte kurulu kapasite 2014 yılı işlem hacminin iki katından fazlaya çıkarak 3.060.200 TEU olacaktır. Akdeniz bölgesinde 2014 yılında 1.778.803 TEU elleçlenmiş olup, toplam kapasite bu rakamın yaklaşık iki katına denk gelecek şekilde 3.850.000 TEU’dur. Karadeniz bölgesinde 2014 yılında 47.906 TEU elleçlenmiş olup kurulu kapasite 550.000 TEU’dur.

Bu noktada kısa vadede erişeceğimiz kurulu kapasitemizin kabaca bir toplamını aldığımızda yaklaşık 22,5 milyon TEU rakamını elde etmekteyiz. Bu rakam ise 2014 yılı elleçleme performansımızın tam üç katına karşılık gelmektedir.

Bu kadar yüksek oranda bir kapasite fazlasının kısa vadede yaratılabileceği imkan dahilindeyken Kuzey Ege – Çandarlı limanı gibi mega bir projenin geleceğini tartışmak sanırım faydalı olacaktır. Bilindiği üzere Çandarlı konteyner limanı 12 milyon TEU elleçleme kapasitesinde olması ve 2.000 m rıhtım uzunluğu ile büyük ölçekli konteyner gemilerinden 5 tanesine aynı anda hizmet vermesi planlanmıştır. Bu kapasite bugün itibariyle hazır olması durumunda dünyanın en yoğun limanları sıralamasına 12nci sıradan girebilecektir.

UDHB tarafından yaklaşık olarak 230 milyon TL harcanarak altyapısı tamamlanan ve bir limanın en önemli bileşenlerinden birisi olarak 900 metre uzunluğunda mendirek inşa edilen liman bölgesinin üst yapı inşaatı yapılmak üzere yap-işlet-devret modeliyle ihaleye çıkartılmıştır. Yapım süresi dahil 45 yıllığına ihaleye çıkarılan limana 6 Kasım 2011 tarihinde yapılan ihalede Sabancı, Arkas, Limak, Akfen, Yıldırım, MNG şirketleri büyük kuruluşlar dosya almış olmasına rağmen teklif veren olmamış ve ihale iptal edilmiştir. Gelinen noktada limanın üstyapı inşaatının 4 milyon TEU kapasiteli üç safhaya bölünerek yeniden ihaleye çıkılacağına dair gayri resmi bilgiler akmaktadır. Kanaatimce dünyada uluslararası mal hareketlerinin Çin’deki daralmaya paralel olarak azaldığı ve mevcut limanlarımızda güncel performansımızın üç katı kadar kurulu konteyner elleçleme kapasitesinin bulunduğu bir ortamda bu denli büyük bir projeyi üstlenecek bir firma ya da grubun çıkmaması ihtimali yüksektir.

Peki, kamu kaynaklarından harcanan bunca para ve yapılan altyapı yatırımı boşa mı gidecek? Elbette hayır. Bu bölge bulunduğu konum itibariyle rahatlıkla yat sanayi ve turizmi açısından değerlendirilebilir. Zaten Akdeniz çanağında marina kapasitesinin yüzde 75'ini elinde tutan Fransa, İspanya ve İtalya'nın yeni yatırımlara kapalı olması, son yıllarda Türkiye'yi yat turizminde cazip ülke haline getirmiştir. Ayrıca Türkiye, Akdeniz'de 500 bin olan yat bağlama kapasitesinin, kısa vadede yüzde 10'una, uzun vadede yüzde 20'sine erişmeyi hedeflemektedir. Ancak konuya sadece yat turizmi ve yat bağlama açısından bakmak kısır bir çerçeve yaratmaktadır. Oysa yat imal, bakım-onarım sanayii ile birlikte entegre olarak ele alınan bir yat turizm merkezi yaratacağı sinerji ile çok daha büyük bir değer yaratabilecektir.

Yat imal sanayisine göz attığımızda mevcut durumda tersanelerimiz gerek kalite gerekse teslim performansı açısından yat imalinde dünya sıralamasının üst sıralarında yer aldığını görmekteyiz. 2013 yılı rakamlarıyla İtalya 10.474 m ile liderliği açık ara sürdürürken, Hollanda 4.270 m ile ikinci Türkiye ise 3.005 m ile üçüncü sıradadır. Ancak bu alanda faaliyet gösteren tersanelerimizden bir kısmı Tuzla tersaneler bölgesinde sıkışmışken bir kısmı da Yalova bölgesinde yer almaktadır. Oysa sektörün önemli pazar havzalarından birisi olan Akdeniz bölgesine yaklaşması sektörel açıdan bir avantaj olacaktır. Diğer taraftan konuya OSB mantığıyla yaklaşılarak tüm altyapı imkanlarının yan sanayii de kapsayacak şekilde hazırlanması yerli ve yabancı yeni yatırımcıları da bu bölgede tesis işletmeye teşvik edecektir. Elbette marina, oteller gibi olmazsa olmaz tesislerden ayrıca söz etmeye zaten gerek olmadığını düşünüyorum. Bunun yanında fuar ve kongre merkezleriyle birlikte ilgili bölümleri içeren teknik ve yüksek okulları da kapsayacak bir kompeksi hayal etmekteyim.

Önerdiğim bu model hem bölgeye yapılan yatırımı atıl kalmaktan kurtararak hayata geçirecek hem de bölgedeki kıymetli tarım arazisi eksilmeden ve tarihi ve doğal sit alanları zarar görmeden bölgede önemli bir ekonomik değer yaratılmasına imkan sağlayacaktır. Bunun yanında mevcut performansımızla dünya çapında prestij sahibi olduğumuz ve ön sıralarda yer aldığımız bir sektörün dünya liderliği yolunda rekabetçi adımlar atabilecek genişleme ve gelişme imkanına sahip olmasına da vesile olacaktır.

Elbette bu öneri konuyla ilgili resmi verilere dayanmakla birlikte şahsi görüşlerimi yansıtmaktadır ve resmi planların dışına taşmaktadır. Ancak ülkemizin lojistik alanının her bileşeninde bir üst lige çıkması ve değer yaratması adına inandıklarımızı ve gördüklerimizi söylemenin konuya ulusal çapta kafa yoran bir akademisyen olarak görevimiz olduğunu düşünüyorum.

Dostçakalın.

  • Bu yazı 22488 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
YUKARI