Prof. Dr. Avni Zafer ACAR
  Güncelleme: 24-03-2024 16:41:00   28-02-2021 15:58:00

Türkiye ile Birleşik Krallık Arasında İmzalanan Serbest Ticaret Anlaşması Sonrasında Ticaret ve Lojistik

 
 
 
Bildiğiniz üzere Türkiye Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliğinden siyasi olarak ayrılmasına günler kala 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren  yürürlüğe girecek bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalamıştır. İşte tam bu imzaların atıldığı günün hemen ardından Birleşik Krallıkta faaliyet gösteren bir internet TV kanalına verdiğim demeçte ben de konu hakkındaki görüşlerimi özellikle iki ülke arasındaki uluslararası ticarete odaklanacak şekilde açıklamış ve bu ilişkinin lojistik yönüne dikkatleri çekmek istemiştim. Bu mülakatı Youtube kanalımda bulabilirsiniz. Bu arada anlaşmayı karşılıklı olarak imzalayan yetkili iki bakanın da kadın olması bence kadınların geleceği şekillendirmede ne derece etkili olacağını göstermek açısından da önemli bir sembol  olduğunu düşünüyorum.
 
 
Konumuza dönersek,
 
Öncelikle Birleşik Krallık’ın Türkiye’nin ihracatı açısından ne kadar önemli bir pazar olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Türkiye, BK ile ticaretinde 2001 yılından bu yana dış ticaret fazlası veriyor. 2019’da 5 milyar doları aşkın ticaret fazlasının gerçekleştiği Birleşik Krallık ile ticarette 2020 yılında ise ihracatımız %3,5 artarak 11,2 milyar $, dış ticaret fazlamız ise %4 oranında artarak 5,6 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. Uluslararası ticaret verilerine göre Birleşik Krallık son yıllarda Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı 2’nci, 2019’da en çok ithalat yaptığı 9’uncu, 2020’de ise 11’inci ülke konumundadır.
 
2020 yılında iki ülke arasındaki toplam ticaret hacmi bir önceki yıla göre %3,6 artarak 21,5 milyar $ olmuştur ki bu hacim Birleşik Krallığı 5’inci büyük ticaret ortağımız yapmaktadır. Bu rakamlar açıkça ortaya koymaktadır ki BK Türkiye için önemli ve elde tutulması gereken bir dış ticaret pazarıdır. Üstelik, BK’nın Gümrük Birliği alanı dışına çıkması nedeniyle Türkiye açısından oluşabilecek yaklaşık 2,4 milyar $ kaybın önüne geçilerek Gümrük Birliği'nin 25 yıl boyunca getirdiği kazanımlar korunmuştur.
 
Konuya tersinden baktığımızda ise Türkiye Birleşik Krallığın 14'üncü büyük ticaret ortağı konumunda olduğunu görüyoruz.
 
Birleşik Krallık, 2019 yılında 224, 2020 yılında ise yaklaşık 230 milyar $ dış ticaret açığı verdiğini görüyoruz. Türkiye ise 2019 yılında 29,5, 2020 yılında ise yaklaşık 50 milyar $ dış ticaret açığı vermiştir. Dolayısıyla BK emtia ticareti anlamındaki bu açığını bizimle ve diğer ülkelerle yaptığı özel ticaret anlaşmalarıyla kapatmaya çalışmak isteyecektir.
İşte bu durum tam da uluslararası lojistik hizmet sağlayan firmaların arzu edeceği bir durumu ortaya çıkartacaktır.
 
Gelin bu konuyu biraz açalım ve Türkiye ile Birleşik Krallık birbirine ne tür ürünler ihraç ediyor?
 
Brexit'ten sonra iki ülkenin ticari ilişkilerin nasıl olması bekleniyor ve bu işin lojistiği nasıl olacak? bunlara bakalım.
 
Türkiye Birleşik Krallık’a başta Altın (10,3%), otomobil sanayi ürünleri (9%), eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar (7,1%), izole edilmiş teller, kablolar ve diğer elektrik iletkenler (4,4%), monitörler ve projektörler, televizyon alıcı cihazları (4,1) gibi Gümrük Birliği çerçevesinde zaten avantajlı olduğumuz ürünleri ihraç etmektedir. Diğer taraftan Kara taşıtları için motorlar (22,3%), diğer döküntü ve hurdalar (12,2%), altın (10,1), helikopter (3,2%), tıbbi farmasötik ürünler (2,8%) ithal etmektedir. Altın konusunu bir tarafa bırakırsak, şüphesiz ki belli bir süreden beri mevcut kontratlar bağlamında yapılan bu ticaretin lojistik yönü de planlanmış ve başarıyla icara edilmektedir. O nedenle hangi ürün alanlarında fırsatlar olduğuna bakmak bir gelecek projeksiyonu yapmak açısından daha anlamlı olabilir.
 
Bilindiği üzere Birleşik Krallık, kuzeyde bir ada ülkesi olması nedeniyle sebzelerinin %50’sinden fazlasını meyvelerinin ise yaklaşık %95’ini ithal etmektedir. Halen Birleşik Krallık’ın bu alandaki yaklaşık 13 milyar $ olan ithalatının ancak %2’si Türkiye tarafından karşılanmaktadır. Her ne kadar ticaret açısından katma değeri yüksek ürünler olmasa da ticaret hacmini ve mal akışını artırmak açısından öncelikli olarak dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. 
 
Diğer taraftan yağlı tohumlar ve benzeri ticaret kalemindeki 800 milyon $ civarındaki Birleşik Krallık ithalatının sadece binde 2’sinin ülkemiz tarafından karşılanabiliyor olması bu alanda önemli bir fırsat olduğunu göstermektedir. Yatak, koltuk ve benzeri mobilyalar, halı ve benzerleri ile tekstil ürünleri, ayakkabı ve saraciye kalemlerinin toplamı olan yaklaşık 30 milyar $’lık ithalatın sadece %3’ünün Türkiye tarafından karşılanıyor olması da ilgili sektörlerde kuvvetli firmalarımız olduğunu dikkate aldığımızda yine önemli bir fırsat kapısı karşımıza çıkmaktadır.
 
Buraya kadar saydığım ürün gruplarının bir şekilde toprağa bağımlı olması aynı zamanda ülkemizde günden güne kötüye gitmekte olan tarım ve hayvancılık sektörüne de canlılık getirebileceğini ümit ediyorum. Hepimizin bildiği gibi tarım ve hayvancılık birçok sanayi konulun önemli girdi kalemlerini sunmaktadır ve bu konuda maalesef etkin ve verimli olarak kullanamadığımız bir potansiyelimiz
bulunmaktadır.
 

Peki bu işin lojistiği nasıl olacak?

 
Hali hazırda karayoluyla yapılan transit taşımalarda yol süresi komple araç yükü taşımalarda 7-8 gün Parsiyel taşımalarda ise 8-9 gün arasıdır. Üstelik Avrupa Birliği hudutları içerisinde karbon salınımı ve taşıma modları arasındaki dengesizliğin giderilmesi maksadıyla uygulanan çeşitli kısıtlamalar karayolu taşımacılarımızın birçok zorlukla karşılaşmasına neden olmaktadır. En büyük hacimlerin taşınabildiği denizyolu taşımacılığın mevcut durumunu incelediğimizde İngiltere’nin en büyük limanı Felixstowe’a Marmara çıkışlı olarak yapılan denizyolu seferlerinin 12- 13 gün sürmekte olduğunu ve bu hattın en az 5 limana uğrak yapmakta olduğunu biliyoruz. Oysaki hinterlantında önemli sanayi ve tarım bölgelerinin bulunduğu İzmir-Aliağa bölgesi limanlarına hizmet verecek şekilde kurulacak bir lojistik merkez, demiryolu ve karayolu ile topladığı yükleri konsolide ederek taşımacılık süresini 10 güne kadar kısaltma imkânı bulunmaktadır.
 
Çeşitli yerli ve yabancı lojistik firmaların bugünlerde İzmir bölgesi limanlarını merkez alarak Avrupa seferleri organize ettiklerine dair haberler almak söz konusu iki ülke arasındaki ticaretin gelişmesi ve bu gelişmelere uygun lojistik süreçlerin hizmete koyulmaya başladığına dair umut verici olarak algılanmaktadır.
 
Diğer taraftan özellikle bozulabilir ürünler için maliyet kadar süre de önemli olduğu için havayolu taşımacılığına da fırsat yaratacağını düşünüyorum.
İki ülke arasındaki ticaretin ne şekilde gelişeceğini hiç şüphesiz ki iki ülkenin yöneticileri belirleyecektir. Umarım alınacak kararlar ve atılacak adımlar ülkemizin ekonomisine, üreten sektörlerine ve dış ticaret ile üretimin stratejik destekleyicisi lojistik sektörünün faydasına gelişir.
 
Dostçakalın.
  • Bu yazı 11200 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
YUKARI