Avrupa Birliği (AB), 27 üye ülkesiyle dünyanın en büyük ekonomik bloklarından biri konumunda. Bu blok, tarihsel ve coğrafi yakınlığı nedeniyle Akdeniz ülkeleriyle yoğun bir ticaret ve yatırım ilişkisi içerisinde bulunuyor. Akdeniz coğrafyası, sadece turistik cazibesiyle değil; enerji kaynakları, tarımsal ürünleri, ulaşım yolları ve stratejik limanlarıyla da AB’nin küresel ticaret politikalarında kritik bir konuma sahip. Günümüzde AB’nin Akdenizli ortakları arasında Türkiye, Mısır, Tunus, Fas, Cezayir, İsrail, Lübnan ve Ürdün gibi ülkeler öne çıkıyor. Bu ülkelerle yürütülen ekonomik iş birliği hem AB için arz güvenliği hem de Akdeniz ülkeleri için kalkınma açısından belirleyici rol oynuyor.
AB’nin Akdeniz havzasındaki ülkelerle kurduğu ticari bağların kökleri, Roma İmparatorluğu döneminden bu yana uzanan tarihi bir mirasa dayanıyor. Ancak modern anlamda ekonomik iş birliği, 1995 yılında imzalanan Barselona Süreci ile ivme kazandı. Barselona Deklarasyonu, AB ile Akdeniz’in güney ve doğusundaki ülkeler arasında “Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın temelini oluşturdu. Bu süreçte amaç, bölgesel barışı güçlendirmek, ekonomik bütünleşmeyi hızlandırmak ve ortak bir serbest ticaret alanı yaratmaktı.
Günümüzde AB, Akdeniz ülkeleriyle yaptığı Serbest Ticaret Anlaşmaları sayesinde gümrük tarifelerini büyük ölçüde kaldırmış durumda. Bununla birlikte, özellikle tarım ürünleri ve hassas sektörlerde bazı kısıtlamalar hâlen devam ediyor. Buna rağmen, AB’nin dış ticaretinde Akdeniz ortaklarının payı her geçen yıl artış gösteriyor.
AB ile Akdeniz ülkeleri arasındaki ticari ilişkilerin en önemli alanı enerji sektörüdür. Özellikle Cezayir, Libya ve Mısır gibi ülkeler, AB için doğal gaz ve petrol tedarikinde stratejik öneme sahip. Rusya-Ukrayna savaşının ardından enerji arz güvenliği konusu AB için daha kritik hale geldi ve Akdeniz ülkeleri, enerji çeşitliliği açısından daha da değerli konuma yükseldi.
Bunun dışında tarım ürünleri de ticaretin can damarıdır. Fas’ın narenciye ve zeytin ürünleri, Tunus’un zeytinyağı, Mısır’ın sebze-meyve ihracatı AB pazarında önemli bir paya sahip. Ancak bu noktada Avrupa’daki çiftçiler, rekabet baskısı nedeniyle zaman zaman protestolar gerçekleştirmekte ve serbest ticaretin kendi üreticilerini zor durumda bıraktığını dile getirmektedir.
Sanayi ürünleri açısından ise özellikle Türkiye, AB’nin en önemli üretim ve ihracat ortağıdır. Otomotiv, tekstil, beyaz eşya ve makine sektörlerinde Türkiye-AB hattında güçlü bir ticaret akışı mevcuttur. Ayrıca İsrail’in ileri teknoloji ürünleri, Ürdün’ün fosfat ihracatı, Lübnan’ın ticari limanları da bölgedeki ekonomik etkileşimin parçalarıdır.
AB sadece bir ticaret ortağı değil, aynı zamanda Akdeniz ülkelerinin en büyük yatırımcısı konumunda. Avrupa şirketleri, özellikle enerji, bankacılık, altyapı ve ulaştırma sektörlerinde Akdeniz bölgesinde ciddi yatırımlar yapıyor. Bu yatırımlar, bölge ekonomilerinin modernleşmesine ve istihdamın artmasına katkı sağlıyor.
Ancak işin bir de politik boyutu var. AB, ticari ilişkilerini yalnızca ekonomik çıkarlarla değil, aynı zamanda siyasi istikrar ve göç yönetimi hedefleriyle de şekillendiriyor. Nitekim 2010’lu yıllarda Arap Bahar’ının yol açtığı istikrarsızlık, Avrupa’nın ticari yatırımlarında zaman zaman gerilemelere neden oldu. Buna karşın AB, bölgeye sağladığı mali yardımlar ve iş birliği projeleriyle Akdeniz ülkelerinin ekonomik kalkınmasına destek vermeye devam etti.
AB-Akdeniz ticaret ilişkilerinde bazı zorluklar da göze çarpıyor. İlk olarak, ticaret dengesizliği dikkat çekiyor. Akdeniz ülkeleri AB’ye daha çok hammadde ve tarım ürünü ihraç ederken, AB’den yüksek katma değerli sanayi ürünleri ithal ediyor. Bu durum, bölge ülkelerinde zaman zaman dış ticaret açığını artırıyor.
İkinci olarak, göç ve mülteci krizi AB’nin Akdeniz politikalarını derinden etkiliyor. AB, ticari ilişkileri göç yönetimiyle ilişkilendirme eğiliminde ve bu da zaman zaman ortak ülkelerle gerilime yol açabiliyor.
Üçüncü olarak, çevresel sorunlar ön plana çıkıyor. Akdeniz havzası iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerden biri. Tarımsal üretimin geleceği, su kaynaklarının azalması ve enerji yatırımlarının çevresel etkileri, önümüzdeki yıllarda AB-Akdeniz ticaretinde önemli belirleyici faktörler olacak.
Avrupa Birliği için Akdeniz, yalnızca turistik bir tatil destinasyonu değil, aynı zamanda stratejik bir ticaret ve enerji koridoru. AB ülkeleri, Akdenizli ortaklarıyla ilişkilerini hem ekonomik hem siyasi boyutlarıyla geliştirmeye çalışıyor. Ticaretin daha dengeli hale gelmesi, bölge ülkelerinin ekonomik kalkınmasına katkı sağlaması ve karşılıklı bağımlılığın artırılması, önümüzdeki dönemin en kritik başlıkları olacak.
Sonuç olarak, AB-Akdeniz ticari ilişkileri bir bakıma karşılıklı ihtiyaçlara dayalı stratejik bir ortaklık. Avrupa, enerji güvenliği ve tedarik çeşitliliği için Akdeniz’e muhtaçken; Akdeniz ülkeleri de büyüme ve kalkınma için Avrupa sermayesine ve pazarına ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle, tarafların önümüzdeki yıllarda ticari bağlarını daha da güçlendirmesi, bölgesel istikrar ve refah açısından kritik önem taşıyacaktır.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com