Modern çağda yönetim anlayışı, sezgilere ve deneyimlere dayalı karar alma biçiminden uzaklaşıp, ölçülebilir verilere dayalı bir rasyonaliteye yönelmiştir. “Ölçülmeyen şey yönetilemez” ilkesi, bu dönüşümün özlü bir ifadesidir. Bu söz, sadece işletmeler için değil; kamu yönetiminden eğitim sistemine, sağlık politikalarından çevre yönetimine kadar her alanda temel bir rehber niteliği taşır. Çünkü bir olgunun, sürecin ya da performansın ölçülmediği durumda, ne kadar ilerleme kaydedildiği ya da hangi noktada hata yapıldığı bilinememektedir. Bu durum hem kaynak israfına hem de stratejik körlüğe yol açmaktadır.
1. Yönetim Biliminde Ölçmenin Temel Rolü
Peter Drucker’ın meşhur ettiği “What gets measured gets managed” (Ölçülen şey yönetilir) sözü, modern yönetim biliminin temel ilkelerinden biri haline gelmiştir. Ölçme, bir hedefin olup olmadığını, varsa ne kadar uzak ya da yakın olunduğunu anlamamızı sağlar. Yönetim, doğası gereği planlama, uygulama, izleme ve değerlendirme döngüsünü içerir. Bu döngünün sağlıklı işlemesi için güvenilir göstergelere, sayısal verilere ve performans ölçütlerine ihtiyaç vardır.
Örneğin bir işletme, müşteri memnuniyetini ölçmüyorsa, hizmet kalitesini artırmak için yaptığı girişimlerin işe yarayıp yaramadığını bilemez. Benzer şekilde bir kamu kurumu, bütçe etkinliğini ölçmezse, kaynakların verimli kullanılıp kullanılmadığına dair hiçbir güvenilir bilgiye sahip olamaz. Dolayısıyla ölçme süreci, yönetim faaliyetinin kalbinde yer alır. Ölçülmeyen bir süreç, adeta karanlıkta yön bulmaya çalışan bir kaptan gibidir — pusulasız, yönsüz ve risk altındadır.
2. Ölçmenin Stratejik Değeri ve Karar Alma Süreçleri
Ölçme, sadece geçmiş performansı değerlendirmek için değil, geleceğe dair stratejik kararlar almak için de gereklidir. Veriye dayalı yönetim anlayışı, olasılıkları azaltır, belirsizliği kontrol altına alır ve planlama süreçlerini güçlendirir. Özellikle kamu politikalarında ölçme sistemlerinin kurulması, hesap verebilirlik ve şeffaflık açısından da büyük önem taşır.
Bugün dünyada OECD, Dünya Bankası ve Avrupa İstatistik Sistemi gibi kurumlar, ülkelerin kalkınma politikalarında ölçülebilir hedefler belirlemelerini teşvik etmektedir. “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” (SKA) buna en güzel örnektir. SKA kapsamında ülkeler sadece çevresel ya da ekonomik hedefler koymakla kalmıyor, bu hedeflere ulaşma derecelerini gösterecek istatistiksel göstergeler de oluşturuyor. Çünkü ölçülmeyen bir hedef, aslında var olmayan bir hedef gibidir.
Kurumsal düzeyde de durum benzerdir. Performans göstergeleri (KPI), işletmelerin başarısını nesnel biçimde takip etmelerini sağlar. Satış hacmi, üretim maliyeti, müşteri sadakati oranı veya inovasyon endeksi gibi göstergeler, yöneticilere rehberlik eder. Böylelikle yönetim süreci, duygusal veya sezgisel kararlardan ziyade, kanıta dayalı bir zemine oturur.
3. Kamu Yönetiminde Ölçülebilirlik ve Hesap Verebilirlik
Kamu kurumlarında “ölçülmeyen şey yönetilemez” ilkesi, demokratik yönetimin temel taşlarından biri olan hesap verebilirlik ilkesiyle doğrudan ilişkilidir. Kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığı, projelerin ne kadar başarılı olduğu, politikaların vatandaş üzerindeki etkisinin ne olduğu ölçülmedikçe, etkin bir kamu yönetiminden bahsetmek mümkün değildir.
Bu noktada Türkiye’de de son yıllarda performans esaslı bütçeleme, stratejik planlama ve izleme-değerlendirme sistemleri giderek önem kazanmıştır. Kamu kurumları artık sadece faaliyet yapmakla değil, bu faaliyetlerin sonuçlarını ölçmekle de yükümlüdür. Örneğin bir eğitim projesi sadece “kaç okul yapıldığı” ile değil, “öğrencilerin akademik başarısına etkisi” ile de değerlendirilmelidir. Bir sağlık politikası sadece “hastane sayısı” ile değil, “halkın sağlık göstergelerindeki iyileşme” ile anlam kazanır.
4. Ölçmenin Eksikliği: Belirsizlik ve Kaynak İsrafı
Ölçülmeyen bir sistem, kısa sürede belirsizlik üretir. Kararlar kişisel kanaatlere dayandığında, objektiflik yerini keyfiliğe bırakır. Özellikle ekonomik ve sosyal politikalar açısından bu durum son derece risklidir. Ölçüm sisteminin olmadığı bir kurumda, başarısızlıklar fark edilmez, aynı hatalar tekrarlanır ve kaynaklar yanlış alanlara yönlendirilir.
Bir belediye, çevre temizliği performansını ölçmeden atık toplama hizmeti yürütüyorsa, hizmetin etkinliğini veya vatandaş memnuniyetini izleyemez. Aynı şekilde, bir şirket müşteri şikayetlerini düzenli ölçmezse, markasına olan güvenin ne hızla eridiğini fark edemez. Ölçmenin yokluğu, aslında yönetsel bir körlük halidir.
5. Ölçmenin Etik ve Sosyal Boyutu
Ölçülmeyen şeyin yönetilememesi yalnızca teknik bir sorun değil, aynı zamanda etik bir meseledir. Ölçme, hesap verebilirliği sağlar; hesap verebilirlik ise güven üretir. Bir kurumun toplum nezdinde güvenilir olabilmesi, başarılarını ve eksiklerini şeffaf biçimde paylaşmasına bağlıdır. Bu nedenle ölçme, sadece bir yönetim aracı değil, aynı zamanda demokratik bir sorumluluktur.
Ancak ölçme süreçlerinde dikkat edilmesi gereken bir başka boyut da vardır: Her şey ölçülebilir değildir. Özellikle sosyal refah, mutluluk, adalet duygusu veya toplumsal aidiyet gibi kavramların ölçülmesi güçtür. Bu nedenle “ölçülmeyen şey yönetilemez” ilkesi doğru olmakla birlikte, ölçme araçlarının niteliği ve sınırları da aynı derecede önemlidir. Yanlış ölçütlerle yapılan değerlendirmeler, yanlış politikalar doğurabilir. Dolayısıyla ölçme, sadece sayısal bir faaliyet değil; aynı zamanda analitik ve etik bir süreçtir.
6. Sonuç: Yönetimin Pusulası Olarak Ölçme
Günümüz dünyasında veri, yeni bir güç biçimidir. Kurumların başarısı, artık ne kadar çok şey yaptıklarıyla değil, yaptıklarının etkisini ne kadar doğru ölçtükleriyle değerlendirilmektedir. Ölçülmeyen hiçbir faaliyet sürdürülebilir değildir. Bu nedenle ister bir devlet kurumunda ister özel bir şirkette ya da sivil toplum kuruluşunda olsun, ölçme ve değerlendirme sistemleri yönetim kültürünün ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
“Ölçülmeyen şey yönetilemez” ilkesi, aslında yöneticilere şu gerçeği hatırlatır: Bilgi olmadan kontrol olmaz, kontrol olmadan iyileşme olmaz. Bu nedenle ölçmek, sadece izlemek değil, öğrenmek ve gelişmektir. Ölçmek, yönetimin pusulasıdır — ve pusulasız hiçbir gemi rotasında kalamaz.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com